22 Haziran 2012 Cuma

Türkiye’nin ilk et müzesi kuruluyor! Ermenilerin kayıp 5 Milyon altını bulundu! Gayrimenkulde iflaslar yaşanabilir!


'5 bin kişi aynı anda gelse hemen işe alırız'
 5 bin kişi aynı anda gelse hemen işe alırız
Kentte çalıştıracak işçi bulunamıyor. Şehirde her türlü fabrikanın işçiye ihtiyacı var

Karaman Organize Sanayi Bölgesi (OSB) Müteşebbis Heyeti Başkanı Kemal Boynukalın, "Karaman göç almadığından, kentte çalıştıracak işçi bulunamıyor. Şehirde her türlü fabrikanın işçiye ihtiyacı var. Bireysel başvurular durumunda direkt işe alınrlar" diye konuştu.
Boynukalın, yaptığı açıklamada, "Karaman göç almayan bir şehir. O yüzden işçi sıkıntısı hat safhada. Karaman nüfusu her geçen gün azalan bir şehir de aynı zamanda. Gelenler kesinlikle başvuranlar bireysel başvurularıyla işe alınacaktır" dedi.
Bireysel başvuru şart
Karaman'a gelmek isteyenlere yönelik herhangi bir uygulamanın henüz başlamadığını da belirten Boynukalın, "Organize Sanayi Bölgesi olarak bu konuda herhangi bir çalışma yok. Henüz böyle bir şeye başlamadık ama iş arayanlar bireysel başvurularıyla kesinlikle işe alınacaktır çünkü işçi eksikliği çok fazla. Her türlü fabrikada işçi açığı var" diye devam etti.
Boynukalın, “Bisküvinin Başkenti” olarak bilinen Karaman OSB'de 99 sanayi tesisi olduğunu ve bu tesislerden her yıl milyonlarca dolar ihracat yapıldığını belirtti.
Karaman OSB'de gıda ağırlıklı tesislerden bir çoğunun dünya çapında marka olduklarını ifade eden Boynukalın, “Karaman'da bisküvi ve şekerleme üretimi oldukça fazla. Türkiye'de üretilen her 3 bisküviden 1'i Karaman'da üretiliyor. Bu tesisler kurumsal kimlik kazanmış tesisler. Dünyanın her yerine ihracat yapıyorlar. Türkiye'nin her yerinde bölge müdürlükleri ve bayileri var” dedi.
Daha 5 bin işçiye ihtiyaç var”
Karaman OSB'de en büyük sorunun işçi sıkıntısı olduğunu, sanayi tesislerinin çalıştıracak işçi bulmakta zorlandıklarını dile getiren Boynukalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şu anda 9 bin işçi çalışıyor. Daha 5 bin işçiye ihtiyaç var. Çalıştıracak işçi bulamıyoruz. İş için başvuran, niyeti gerçekten çalışmak olan bir kişi başvurduğunda mutlaka iş buluyor. 'İş bulamadım' diyen mutlaka masa başı iş istiyor. Tesisler şimdi yaklaşık yüzde 70 kapasite ile çalışıyor. Her fabrika kapasitesini artırmak için yeni milyon dolarlık yatırımlar yaptı. Fakat işçi bulamadığı için tam kapasiteye çıkamıyor. Yatırım yapmak istediği halde cesaret edemeyen iş adamlarımız var. İş için başvuranları neredeyse çiçekle karşılayacağız.”
Çevre ilçelerden işçi getiriliyor
İşçi bulabilmek için en uzak köylere bile gittiklerini, her gün onlarca işçi servisinin çevre ilçelerden Karaman'a işçi taşıdığını vurgulayan Boynukalın, şöyle devam etti:
“Mersin'in Mut ilçesinden gelen işçiler var. Mut Karaman'a 70 kilometre. 100 kilometre uzaktaki Konya'nın Ereğli ilçesinden gelen işçilerimiz var. Konya'nın Çumra ilçesinden gelen işçiler var. Karaman'ın en uzak köylerinden servislerimiz işçi taşıyor. Köylere, kasabalara gidip evlerden, kahvelerden çalışacak işçi arıyoruz. 100 kilometre uzaktan gelen bir işçi tam anlamıyla verimli olamıyor. İşe başlamadan yolda yoruluyor. Trafik kazaları oluyor. Dalgınlıktan dolayı iş kazaları oluyor. Maliyeti yükseltiyor. Makineler boş çalışıyor. Tüm dünyada işsizliğin en büyük sorun olarak gösterildiği bir zamanda bu çektiğimiz sıkıntı herhalde ancak fıkralarda olur.”
“Düzenli göçün teşvik edilmesi lazım”
Karaman'a dışarıdan gelecek 5 bin kişinin 15-20 bin kişi demek olduğunu, kentin bu kadar bir artışı birden kaldırmasının zor olacağını vurgulayan Boynukalın, “Şu anda işçi Karaman'a göçüp gelse, en büyük sıkıntı konut... Bu kadar insanı barındıracak konut var mı, bunun sorgulanması lazım. TOKİ yeni konutlar yapabilir. İşçi evleri yapılabilir. Dışardan gelen işçi, iş günlerinde bu işçi evlerinde kalıp hafta sonları memleketine gidebilir. İyi bir organize ile düzenli göçün teşvik edilmesi lazım. Bu konuda yetkililerden yardım bekliyoruz” diye konuştu.



Türkiye’nin ilk et müzesi kuruluyor!
Türkiye’nin ilk et müzesi kuruluyor!
İstanbul’un ünlü et restoranı şimdi de et müzesi kuruyor...

Nusr-Et Steakhouse, İstanbul’un ünlü et restoranlarından. Nusret Gökçe ve Mithat Erdem’in ortaklığıyla 2010 yılında Etiler’de hizmete girmişti. Ortaklardan Nusret Gökçe, “et sihirbazı” olarak biliniyor. Gökçe’nin etlerle tanışıklığı 13 yaşında kasap çırağı olarak başlamış. 14 yıl Günaydın’da çalıştıktan sonra da kendi yerini açmış...

Hatırlanacağı gibi Nusr-Et’in kısa sürede ulaştığı başarı Doğuş Holding’in patronu Ferit Şahenk’in de dikkatinden kaçmamış ve Şahenk geçen yılın son günlerinde restorana yüzde 50 payla ortak olmuştu. Bu ortaklıktan sonra Nusr-Et, Etiler Çamlık’taki restoranından yine aynı semtteki Big Chef’in yanındaki yerine taşınma hazırlığı yapıyordu. Öğrendiğimize göre Nusr-Et, bu hafta pazartesi gününden itibaren yeni yerinde müşterilerine hizmet vermeye başlıyor. 26 Haziran’da ise özel bir açılış yapılacak.

Peki Nusr-Et’in eski yeri ne olacak? Etiler Çamlık’taki yer aslında kiralık. Ancak ortaklar burayı bırakmak istememiş. İki katlı binanın üst katında şimdi bir “et müzesi” açılması söz konusu. Tabelada “Nusr-Et Restoran Müzesi” yazacakmış. Ama aslında burası modern bir kasap ve et sunum yeri olacak. Bir yandan etler işlenip satılırken, Nusr-Et’in özel reçeteleri de müşterilere verilecek. Yani bir etin nasıl saklanacağından nasıl pişirileceğine kadar birçok bilgi paylaşılacak. Nusret Gökçe, her gün öğlene kadar bizzat burada olacakmış. Müzenin iki aya kadar açılacağı belirtiliyor.



Para dergisi




Ermenilerin kayıp 5 Milyon altını bulundu
Ermenilerin kayıp 5 Milyon altını bulundu
Zorunlu göçe tabi tutulan Ermeniler’in taşınmazlarının satışından elde edilen 5 milyon Osmanlı altınının akıbeti belli oldu.


Diaspora Ermenilerinin sık sık dile getirdiği Ermeniler’in satılan mallarına ait paranın izine ulaşıldı. Alman bankası Reichsbank’a transfer edilen paraya Müttefik devletleri savaş tazminatı olarak el koymuş.

I. Dünya Savaşı'nda Anadolu'dan göç eden ve tehcire uğrayan Ermeniler’e ait olduğu belirtilen 5 milyon Osmanlı altını değerindeki kayıp paranın sırrı çözüldü.

Türk Tarih Kurumu'nun (TTK) Emval-i Metruke Komisyonu'na ait belgeler üzerinde yaptığı iki yıllık araştırma sonucunda bugünkü değeriyle 1 milyar 300 milyon sterlin olan Osmanlı altınına I. Dünya Savaşı'nın galip devletlerince el konulduğu ortaya çıktı.

Savaş tazminatı olarak paraya el koydukları anlaşılan İngiltere'nin bir grup Britanya vatandaşı Kanadalı Ermeni'ye bu paradan ödeme bile yaptığı belirlendi.

TAZMİNATIN EN ÖNEMLİ KALEMİ
TTK Ermeni Araştırmaları Merkezi'nde çalışan Prof. Dr. Kemal Çiçek paranın akıbetini ortaya çıkardı.

Ermeniler’in tazminat taleplerinin en önemli kalemi olan parayla ilgili sürecin başlangıcı I. Dünya Savaşı'na gidiyor. Tehcir edilen ve göç eden Ermenilerin geride bıraktıkları ev, arsa ve tarla gibi gayrimenkulleri 'Emval-i Metruke' yani geride bırakılan mal ilan edilerek tasfiye ediliyor. Bugünkü değeri 1 milyar 300 milyon sterlini bulan 5 milyon Osmanlı altını para elde ediliyor.

İttihatçılar bu parayı (1915’te 22 milyon dolara denk geliyor) Eylül 1916 tarihinde Berlin'de Reichsbank'a transfer ediyor. Ermeniler’in iddiasına göre para, İttihat ve Terakki'nin üç önemli ismi Cemal, Talat ve Enver Paşaların müstear ismiyle Alman bankasındaki şahsi ortak hesaplarına yatırılıyor.

Yine Ermenilerin iddialarına göre Osmanlı'nın kendilerinden aldığı mallardan elde edilen 5 milyon altın liraya ittifak devletleri İngiltere, Fransave İtalya, galip geldikleri I. Dünya Savaşı sonunda tazminat olarakel koyuyor.

"PARAYI İNGİLTERE'DEN İSTESİN"
Bütün bu tartışmaları değerlendiren Prof. Kemal Çiçek, Ermeniler’in olduğu iddia edilen 5 milyon liranın izini 2 yıl boyunca sürdüklerini söyledi.

Çiçek, ABD, İngiltere ve Almanya arşivlerinde el konulan paranın nasıl harcandığına dair bilgiye ulaşamadıklarını aktardı. Osmanlı'dan Alman bankalarına yatırılan 5 milyon ve 6,5 milyon liralık iki farklı meblağ bulunduğuna dikkat çeken Çiçek, "Ermeniler’in olduğu iddia edilen 5 milyon liraya İngiltere ve müttefikleri savaş tazminatı olarak el koymuş ve bu parayı nerelerde harcadığına dair bir vesika bırakmamış.

Bildiğimiz kadarıyla bu 5 milyon liradan bütün Ermeniler’in haberi var, zira Kanadalı bir grup genç Ermeni, Britanya vatandaşı olmalarından cesaret alarak bu parayı talep ediyor ve İngiltere'den 5000 sterlin almayı başarıyorlar. Bu durumda İngiltere o tarihte el konan paranın Ermeni parası olduğunu kabul etmiş olmalı. Yoksa neden Ermeniler’e ödeme yapsın. Ayrıca Ermeni Dostları Derneği'nin genel sekreterliğini yapan İngiliz Yarbay Corbyn Ermeniler’e dayanarak 1930 itibariyle paradan sadece 200 bin lira kaldığını belirtiyor. Türkiye'den tazminat talep eden Ermeni diasporası paraya el koyan İngiltere'den veya müttefiklerden neden talepte bulunmuyor? Asıl adres müttefikler, özellikle de İngiltere" değerlendirmeler yaptı.

Senatörler devreye giriyor

Lozan Barış Anlaşması sonrasındabazı ABD senatörleri de1921 yılındaMüttefiklerin hesaplarına transfer ettikleri 5 milyonun Ermenilerin el konan emval-i metrukemallarının parası olduğunu iddiaediyor. İddialar üzerineABD Dışişleri Bakanlığı, Londra, Berlin ve İstanbul elçiliklerini yeni vebağımsız bir araştırmayürütmeklegörevlendiriyor. Bu soruşturma1925 yılının Mart-Temmuz ayları arasında yapılıyor. YineAmiral Bristol tarafından titizliklehazırlanmış bir rapor olarak Washington'agönderiliyor.

ABD 5 MİLYON LİRANIN PEŞİNDE

Ermeniler’in kayıp parasının peşine 1920'li yıllarda ABD'nin de düştüğü anlaşıldı. O dönemde Ermeni tehcirini konu eden haberlerin sık sık gündeme gelmesi üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı da tazminat olarak itilaf devletlerince transfer edilen 5 milyon altın liranın kökeni konusunda çalışmalar yaptığı tarihi belgelere yansıdı.

ABD Dışişleri Bakanı Evan Hughes'ın İstanbul'daki elçi Amiral Bristol'den 12 Şubat 1921 tarihinde ‘Müttefik hesaplarına aktarılan 5 milyon lira altının kaynağını araştırması ve aydınlatması" içerikli gönderdiği telgraf bulunuyor. Bristol'ün Dışişleri Bakanlığı'nın isteği üzerine hazırladığı 22 Mayıs 1925 tarihli raporunda, banknot için ayrılan 6,5 milyon liradan 5,2 milyon liraya müttefikleri tarafından el konulduğu teyit ediliyor.

Para Müttefikler’e pay edildi

Emval-i Metruke parasına müttefiklerce el konulduğuna İngiliz donanmasında deniz yarbayı rütbesinde bir asker ve aynı zamanda "Ermenistan'ın Dostları" adındaki bir derneğinde sekreteri olduğu anlaşılan F.C. Corbyn'nin araştırması da ışık tuttu. 1932 yılında yayımlanan Corbyn'nin araştırmasına göre ise 5 milyon Osmanlı altını 23 Kasım 1923 yılında Osmanlı devletinden tazminat hakkı olan vatandaşlarına dağıtılmak üzere müttefiklerce pay edildi. Üstelik yapılan anlaşmaya göre bu tazminat parasından Ermeniler’in bir kuruş bile alma hakları yoktu. Yine Corbyn'nin araştırmalarına göre o tarihlerde İngiltere'nin elinde sadece 200 bin sterlin kalmıştı.




Hasan Bozkurt/Bugün

Gayrimenkulde iflaslar yaşanabilir
Gayrimenkulde iflaslar yaşanabilir
Mahmut Okka, sektörde yüksek kâr marjının artık hayal olduğunu belirtirken “Satışlar da durgun. Düşük kâr ve krediyle döndürmeye çalışanlar zorlanıyor” dedi.


Mahmut Okka, sektörde yüksek kâr marjının artık hayal olduğunu belirtirken “Satışlar da durgun. Düşük kâr ve krediyle döndürmeye çalışanlar zorlanıyor” dedi.

Konya’da aralarında Hâkim Konakları’nın olduğu projeleriyle tanınan ve kat karşılığı işler yaptıktan sonra ilk büyük ölçekli projesi Kurtköy’deki Arma Business&Life ile İstanbul piyasasına giren Okkalar İnşaat’ın yönetim kurulu üyesi Mahmut Okka, inşaat sektöründe kâr marjının düştüğünü belirtirken iflaslar da yaşanabileceğini söyledi.

Mahmut Okka, soruları yanıtlarken “Sektörde öyle şirketler var ki, kasaları bomboş, banka cüzdanları ise kabarık. Düşük kâr marjı ile çalışıyorlar. Satış olmadığında bunu döndürmek çok zor. Tabii çok büyük ölçekli işler yaptığı halde zorlananlar var. Bir işte zarar edince ya da satamayınca başka ihaleler imdatlarına yetişiyor. Zaten iflaslara kimse izin vermez. Çünkü bir şirket sıkıntı yaşadığında önü alınmazsa kriz dalga dalga yayılır” dedi. Okka, kâr marjlarının düşmesinde inşaat maliyetleri kadar İstanbul’da arsa payının çok yüksek oranlara ulaşmasının da etkili olduğuna vurgu yaptı. Kartal’da yeni bir proje için hazırlık yaptıklarını Mahmut Okka, “Arsa payı yüzde 50-55 civarına yükseliyor. Bu oranlar çok yüksek. Mal sahipleri çok sıkı pazarlıklar yapıyorlar. Bu durum gayrimenkul geliştiricilerini iyice zorluyor. Sürümden kazanıyorlar” diye konuştu.

Okka, yüzde 5-10 aralığında kâr marjı ile çalışıp satmakta zorlanan şirketler arasında iflaslar yaşanabileceğini dile getirdi. Okka, İstanbul’daki deneyimlerini aktarırken tüketicinin bilinçli olmadığını ve malzemede standartlara dikkat etmediğini belirtti. Okka, tüketiciye her şeyi sorması uyarısını yaptı.








Fatma Koşar/Cumhuriyet



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder